2 Nisan 2011 Cumartesi

HZ.İMAM ALİ’NİN HAYATI
Dünyaya Gelişi, Lakabı ve Künyeleri
Hz.Ali Oniki İmâmın ilkidir, aynı zamanda Hz.Muhammed in dâmâdı ve amcasının oğludur.

Hz.Ali Hicret ten 23 yıl önce (Milâdi 598) Recep ayının 13. gününde Mekke de, Kâ be-i Muazzama nın içinde dünyaya gelmişlerdir ve Kâ be nin içinde doğan tek kişidir. Baba ve anne tarafından Hâşimi soyundan gelmiştir.

Hz.Peygamber, Hz.Ali nin doğumunu duyunca amcası Hz.Ebû Tâlib in evine geldi. Hz.Ali yi kucağına aldı, dilini ağzına verip emzirdi. Adını sordu, Fâtıma; Esed koymak istiyorum deyince Hz.Muhammed; Hayır buyurdu. Onun adı Ali dir dedi ve adını Ali koydular.

Künyeleri ise Ebü l Hasan ve Ebû Türâb dır. Hz.Muhammed kendilerine, toprağın babası anlamına gelen Ebû Türâb künyesini vermişlerdi. Bu yüzden, bu künyeyi çok severlerdi.

İlk İman Eden Hz.Ali
Hz.Muhammed e ilk vahiy geldikten sonra; erkeklerden İslâmlığını ilk izhâr eden Hz.Ali dir ve ondan sonra kadınlardan da ilk olarak eşi Hz.Hatice tül Kübrâ, İslâmiyet i kabul etmişlerdir.

Hz.Ali, bütün ömrü boyunca Hz.Muhammed in en yakınlarından ve yardımcılarından biri olmuş, bütün savaşlarda Hz.Peygamber in yanında savaşmış, bu savaşlarda çok büyük yararlıklar ve kahramanlıklar göstermiş, canını Hz.Peygamber in uğruna vermekten hiçbir zaman kaçınmamıştır.

Hicret Gecesi
Hz.Muhammed hicret edeceği o gece, Hz.Ali yi çağırdı ve Bu gece Rabbimin emriyle Mekke den göç edeceğim ve Sevr mağarasında gizleneceğim; sende benim yatağıma yatacaksın, ne dersin? buyurmuşlardı. Hz.Ali bu haberi canına minnet bilmiş, şükür secdesine kapanarak kabul etmiştir.

Bu olay münâsebetiyle, Kur ân-ı Kerîm in Bakara Sûresi nin:

İnsanlardan öylesi de vardır ki Allah rızâsına nâil olmak için canını satar ve Allah, kullarını pek esirgeyendir. meâlindeki 207. âyet-i kerîmesi nâzil olmuştur.

Hz.Muhammed ile Kardeş Olmaları
Hz.Peygamber, Medine-i Münevvere ye Hicret lerinden sonra; Ansar (Yardım edenler) denilen Medineli Müslümanlarla, Muhacirun (Göçmenler) diye anılan ve Mekke den göç eden Müslümanları, birbirleriyle daha da kaynaştırmak için kardeş ettiler. Kardeşlik töreni bitince, tek kalan yalnız Hz.Peygamber ile Hz.Ali idiler.

Hz.Ali:
Yâ Resûlullah! Ashâbını birbirine kardeş ettin; beni ise yalnız bıraktın dedi.
Hz.Resûl:

Yâ Ali! Sen; Mûsâ ya Hârun ne menziledeyse, bana o menziledesin. Ancak benden sonra Peygamber yok, sen dünyada da benim kardeşimsin, âhirette de buyurmuşlardır.

Bedir Savaşında Hz.Ali
Medine ye Hicret in 2. yılında, Ramazan ayında vuku bulan ve Ebû Cehil ile diğer müşriklerin önde gelenlerinin ölümleriyle sonuçlanan Bedir savaşında, Hz.Ali 25 yaşlarında idi ve İslâmiyet i koruyanların başındaydı.

Bu savaşta vadideki su kuyuları, daha önce gelen müşrikler tarafından zapt edilmişti. Ashâb da geceleyin susuzluk baş gösterince Hz.Peygamber; Bize kim su getirir buyurdular.

Hz.Ali, eline bir kırba alıp hayli uzakta olan su dolu kuyuya vardılar; suyla doldurup sahâbeye ulaştırdılar. Böylece Hz.Ali, Bedir savaşında Kevser sâkiliğinin bir örneğini göstermiş oldu.

Hz. Fatıma ile Evlenmesi
Hicret in 2. yılının son ayı olan Zilhicce de Hz.Muhammed, sevgili tek kızı Hz.Fâtıma tüz Zehrâ yı, Hz.Ali ye vererek onu kendisine dâmâd etmiştir.

Hz.Ali nin, Hz.Fâtıma ile olan evliliklerinden; Hz.İmâm Hasan, Hz.İmâm Hüseyin ve doğmadan düşen, adı Hz.Peygamber tarafından konulan Muhsin ile Zeyneb ve Ümmü Gülsüm dünyaya gelmişlerdir.

Hz.Peygamber in nesl-i pâk olan soyları Ehl-i Beyt i , Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin den devam etmiştir.

Uhud Savaşında Hz.Ali
Uhud savaşında, müşriklerden sancağı her kim eline aldı ise o kişiler, Hz.Ali tarafından birer birer katledildiler.

Tarih kitaplarında ve Kur ân âyetlerinde tafsilâtıyla bildirildiği gibi Uhud savaşında müşrikler bozguna uğrayınca; Hz.Peygamber in bu savaşta, Abdullah bin Zübeyr in kumandası altına verilen ve bir gediği korumaya memur edilip;

Her hâlde, yerlerinden ayrılmamaları emredilen okçuların bozgunu görünce, gânimet hırsına düşmeleri ve yerlerinden ayrılmaları yüzünden, çetin bir bozguna uğrayan İslâm ordusu, Halid bin Velid in bu gedikten hücumuyla bozulup dağıldı.

Abdullah şehit düştü. Hz.Peygamber in yanlarında, Hz.Ali ile bir kaç kişi kaldı. Ancak Hz.Ali, Hz.Muhammed e saldıranlarla savaşmadaydı; o gün on altı yara almışlardı. Sonra, ashâbın tekrar Hz.Peygamber in yanında toplanmaları, Hz.Ali nin sebâtı sayesinde olmuştur.

Bu savaşta Hz.Ali müşriklerle savaşırken ve Hz.Peygamber i korurken elindeki kılıcı kırılmış, bunun üzerine Hz.Muhammed kendi kılıcı olan elindeki meşhur Zülfekâr adlı kılıcı vermişlerdir. O gün Hz.Muhammed, Hz.Ali için şu meşhur hadîsi buyurmuşlardır:

Lâ fetâ illâ Ali, Lâ seyfe illâ Zülfikâr
Anlamı: Ali den kahraman yiğit yoktur, Zülfikâr dan üstün kılıç yoktur.

Mekke nin Fethinde Hz.Ali

Hicret in 8. yılı, Ramazan ayında Mekke-i Mükerreme fethedildi. Hz.Muhammed, Ka be-i Muazzama nın çevresindeki putları kırdılar; içerisine girip oradaki putları da yerlerinden sökerek dışarıya attılar.

Yüksekteki putların kırılması için Hz.Muhammed, Hz.Ali ye Yâ Ali! Omuzlarıma bas çık, şunları indir, kır diye buyurdular. Hz.Ali, Hz.Muhammed in omuzlarına basıp putları indirdi. O vakitteki hallerini anlatırken;

Bana öyle geldi ki, dileseydim göğe ulaşabilirdim buyurmuşlardır.

HZ. ALİ’NİN ŞEHADETİ VE GERCEK ÖLÜMÜ…

Hicret’in 40. yılı Ramazan ayı gelmişti. Hz.Ali, Muâviye’nin üzerine yürümek için hazırlık yapmakla meşguldü. Taberi ve İbn’ül-Esir, Hz.Ali’nin şehâdet sebebini şöyle anlatır: Mülcemoğlu, Haccâc ve Temim boyundan Amr; “Halkın kurtulması için, Hz.Ali’nin, Muâviye’nin ve Âsoğlu Amr’ın ortadan kaldırılması” gerekli olduğu kanâatine vardılar. Bu işi yapacak kişilerin üçüde Hâricîlerdendi. Mülcemoğlu Hz.Ali’yi, Haccâc Muâviye’yi, Amr da Âsoğlu Amr’ı, öldürmeye karar verdiler. Ramazan ayının 18. günü sabah ibadetinde işlerini başaracaklardı. İbn-i Mülcem Kûfe’ye geldi, mezhepdaşlarıyla buluştu; fakat yapacağı işi kimseye açmadı. Mülcemoğlu bir gün, mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın gördü, vuruldu adeta. Kadına evlenme teklifinde bulundu. Kuttame adındaki kadın: “Benim mehrim pek ağır” dedi. “Üçbin dirhem vermedikçe bir köle ve halayık satın alıp bağışlamadıkça ve Ali’yi öldürmedikçe sana varmam ben” demişti. Mülcemoğlu: “İlk iki şartı kabul ederim” dedi; “Fakat Ali’yi öldürmek elimden gelmez benim.” Kadının; babası ve kardeşi, Nehrevan da öldürülen Hâricîlerdendi. “İmkânı yok” dedi. “Ali öldürülmedikçe yüreğim soğumaz benim. Ben sana yardımcı bulurum.” dedi. Mülcemoğluna, Şebib ve Verdan’ı tanıştırdı; bunlar da Mülcemoğluna yardım edeceklerdi. Mülcemoğlu, daha önce Hz.Ali’ye bey’at edilirken, bey’at etmek istemiş, Hz.Ali onu iki kere reddetmişti. Hz.Ali, üçüncüsünde mübarek elleriyle başlarına ve sakallarına işaret buyurarak; “Buradan akacak kanla şunu boyayacak kişiyle ne işim var benim” demiş ve şu iki beyiti okumuşlardı: “Ölüm gelip çatınca kuşan kemerini sen; seninle buluşunca telâşa düşme, dayan. Ölüm, mahallene kondu mu, acıklanma, sızlanma dayan.” Hz.Ali, zaten yaşamaktan bıkmıştı. “Allah’ım, sen beni bunlardan hayırlısıyla buluştur, bunlara da kötü birini musallat et” diye duâ etmişti. Hz.Ali, bir gece Hz.İmâm Hüseyin’in, bir gece Cafer-i Tayyâr oğlunun evinde kalıyor, üç lokmadan fazla bir şey yemiyor; “Allah’ıma boş karınla temiz olarak kavuşmam daha sevimlidir bence” diyordu. Ramazan ayının 18. günü, Hz.Ali evden çıkarken Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin’e hediye olarak getirilmiş olan ördekler gagalarıyla eteğini tutmuşlardı. Hz.Ali, onları kovalayanlara; “Bırakın” buyurmuştu; “Onlar ağlayanlardır; seher çağında da kader, yerini bulur.” Hz.Ali; “O gece Hz.Resûlullah’ı rûyada gördüğünü” de bildirmiş, şehâdete tam hazırlanmıştı. Mescide giren Hz.Ali: “Salat salat” diye uyuyanları uyandırmağa başlamıştı ki; Şebib bir kılıç salladı; fakat kılıç mescidin kapısına geldi. Bunun üzerine önceden gelip mescide gizlenen Mülcemoğlu: “Yâ Ali! Hüküm ancak Allah’ındır” diye bağırarak Hz.Ali’nin mübarek başlarına bir kılıç vurdu. Kılıç, Hendek savaşında Amr’ın yaraladığı yere geldi; imâme yarılmış, kılıç mübarek başlarına gömülmüştü. Yere düşmüştü Hz.Ali; “Andolsun Kâ’be’nin Rabbine” buyurmuştu. “Kurtuldum” dedi. Suikastçılar kaçıyorlardı; kaçarken de bağırıyorlardı: “Emîr’ül-mü’minin şehit edildi!…” Şebib’i birisi yakaladı, kılıcını elinden aldı; fakat o, atik davrandı, kurtulup evine sığındı. Sesi duyan halk birbirine karışmıştı. Şebib’in amcasının oğlu, o gece Şebib’de konuktu. “Hâricî” değildi bu zât. Şebib’in telaşını görünce; “Yoksa” dedi, “Mü’minler emîrini sen mi öldürdün?” Şebib: “Hayır” diyecekken “Evet” dedi; o da kılıcını çekip Şebib’i öldürdü. Mülcemoğlu’nu da birisi yakaladı, sürüyerek mescide götürdü. Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin ile yakınları mescide girdikleri zaman, Hz.Ali’yi mihrabın önünde yerden toprak alıp; “Ondan yarattık sizi, yine oraya iâde edeceğiz; ordan çıkaracağız bir kere daha sizi” meâlindeki âyeti okuyup, yarasına basıyor buldular. (Tâhâ 55. âyet) Hz.Ali’yi yaralı halde eve götürdüler. Yaranın şiddetinden, evdekilerin kimi kendinden geçiyor, kimi kendine geliyordu. Hz.Ali bir aralık mübarek gözlerini açıp başucundakilere bakarak şöyle buyurdu: “En güzel, en yüce arkadaşa, en hayırlı konağa, en güzel huzûr ve istirahat yerine gidiyorum.” Sonra Mülcemoğlu’nu, elleri bağlı olarak Hz.Ali’nin yanına getirdiler. Hz.Ali: “Ey Allah’ın düşmanı” dedi, “Ben sana iyilik etmedim mi?” Mülcemoğlu: “Evet” dedi, “İyilik ettin.” Hz.Ali: “Peki” dedi, “Bu yaptığın ne?” Mülcemoğlu: “Kılıcımı kırk sabah biledim, Allah’tan, onunla halkın en kötüsünü öldürmesini diledim.” dedi. Hz.Ali: “Sende onunla öldürüleceksin; halkın en kötüsü, görüyorsun ki sensin” buyurdu ve yanındakilere dedi ki: “Bunu götürün, hapsedin, eziyet etmeyin, aç bırakmayın; siz ne yiyor, içiyorsanız buna da onu verin. Ben sağ kalırsam ne yapacağımı bilirim; ölürsem, o bana bir kılıç vurdu; siz de onu bir vuruşta öldürün; ama Allah’ın sizi bağışlamasını da istemez misiniz?” Hak’ka kavuştuğu gece Hz.Ali’ye bir bardak süt sunmuşlardı. Yarısını içtikten sonra bardağı verdi; “Bunu” dedi; “O esirinize götürün, onu sakın aç bırakmayın.” Sütü Mülcemoğlu’na götürdüler; “Zehirlidir” diye içmedi. Bu olayda, adâletle-zulüm, îmanla-îmansızlık, yücelikle-alçaklık, fazîletle-hıyânet; bir bardak sütle tarihe, insanlık tarihine geçti. Hz.Ali Emîr’ül-mü’minîn, Ramazan ayının 21. gecesine kadar yaşadılar. Hz.Ali bu fânî dünyadan göçmeden önce, oğlu Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin’i yanına çağırdı; onlara vasiyyetini yazdırdı ve imâmlık emanetlerini Hz.Hasan’a teslim etti. Hz.İmâm Ali, Hicret’in 40. yılı (Milâdi 661) Ramazan ayının 21. gecesi, Hak’ka vuslat etmiştir. Hz.Ali Hak’ka kavuştuğunda 63 yaşında idi. Türbesi Necef şehri-IRAK’tadır.

HZ.ALİ'DEN ÖZLÜ SÖZLER

1. Acelenin meyvesi yanlışlıktır.
2. Aç kalmak, alçalmaktan hayırlıdır.
3. Açık kalpli, mert düşman, içinden pazarlıklı dosttan iyidir.
4. Adalet için en büyük talihsizlik, devleti idare edenin zalimliğidir.
5. Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.
6. Adalet ve eşitliği gözetme, siyasetlerin en iyisidir.
7. Adil ol, kudretin sürekli olsun.
8. Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir.
9. Affedilmeyecek günah, insanların bir birlerine olan zulmüdür.
10. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyiniz.
11. Ahdini bozmak Allah’ı ve halkı gazaplandırır.
12. Ahmak, her lafın başında yemin eder.
13. Akıl, gurbette yakın bulmaktır; ahmaklık vatanda gurbete düşmektir.
14. Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz.
15. Akıl gibi zenginlik cehalet gibi yoksulluk yoktur. Edebe uymak bir kazanç, danışmak bir güçtür.
16. Akıllı bir insan fakir olabilir. Fakat o hiç kimsenin sadakasına muhtaç değildir.
17. Akıllı kişi, tecrübelerden ibret alan kimsedir.
18. Akıllı olan kemal, cahil olan mal ister.
19. Akıllı, düşmanınsa bile danış, bilgisiz dostun fikrini geç.
20. Akıllı insan edeple öğüt alır. Dayaktan başka bir şeyle terbiye edilemiyenler hayvanlardır.
21. Akıllı, insanların en mutlusudur.
22. Akıllının dili kalbindedir, ahmağın dili ise ağzındadır.
23. Akıllının tahmini, cahilin kesin bilmesinden daha doğrudur.
24. Akıllı insanlar az konuşur. Çok söyleyenler, yalnız ahmaktırlar.
25. Akil kişi, kemâl taleb eder.
26. Akraba düşmanlığı, akrep sokmasından beterdir.
27. Alçak gönüllülük, ilimin meyvesidir.
28. Alçak gönüllülük, en büyük şereftir.
29. Aleyhine kesin delil olmayan kişiyi mazur tutun; o kişi benim.
30. Alışkanlık, insana musallat olur ve onu kontrolu altına alır.
31. Alışkanlık insanın ikinci tabiatı gibidir.
32. Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkını verebilmek, her halde Allah’u Teâlâ’yı hatırlayabilmek, kardeşine bol bol ikramda bulunabilmektir.
33. Amelsiz sevâb dileyen, yaysız ok atmaya kalkan kişiye benzer.
34. Aptallığın en büyüğü medh ve zemde ifrada kaçmaktır.
35. Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyanın görünüşüne baktıkları zaman, onlar dünyanın iç yüzünü görürler.
36. Allah katında insanların en kötüsü, hayatında midesini ve şehvet güdüsünü doyurmaktan başka hedefi olmayan kismedir.
37. Allah seni özgür yaratmışken, başkasının kölesi olma.
38. Allah’ın hışmından kurtulmuş olan, bir tek zâlim yoktur.
39. Allah’ü Teâlâya yemin ederim ki, beni yalnız mü’min sever ve bana yalnız münafık buğzeder.
40. Arkadaşın hayırlısı, sana doğru yolda iyi delil olandır.
41. Asıl yetimler, anadan ve babadan yoksun olanlar değil, akıldan yoksun olanlardır.
42. Aslını inkar eden haramzadedir.
43. Aş verirsen doyur.
44. Aşağılık insanlarla yakınlaşmaktan kaçın, onlar ki yapmacık sevgilerini gösterip içlerinde kötülüğü sakladılar. Onları hoşnut tuttuğun sürece sana sevgi duyarlar verili olmaktan geri kalırsan sana zehirlerini akıtırlar.
45. Aşırılık gösterme sevgide. Çünkü insan ne zaman o sevgiden hoşnut kalmayacağınızı bilemez. Hoşnutsuzluk duyar da insana nefret duyarsan, nefretinde de aşırılık olmasın. Nefretinden ne zaman döneceğini bilemezsin.
46. Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyiniz.
47. Ayıbın en büyüğü, ona benzer bir ayıp sende de varken, başkasını ayıplamandır. 48. Ayılması çok güc olan zenginlik sarhoşluğunda Allah”a sığınınız.
49. Aynı Anadan babadan doğanlar, senin miras kardeşlerin, uzak yerlerden gelen, huyu suyu sana benziyenler ise senin öz kardeşlerin sayılırlar.
50. Az ilmi olup da onunla amel eden, çok ilmi olup da amel etmeyenden hayırlıdır.
51. Az ibadet edip çok çalışmak, çok ibadet edip az çalışmaktan üstündür.
52. Az yemek yemek sağlıktır.
53. Azarlamada aşırılık inat ateşini alevlendirir.
54. Azim ve sebat, insanların en büyük yardımcısıdır.
55. Azgınlığın sonu ya rezil veyahut yok olmaktır.
56. Azla yetinen kimse zengindir.
57. Babana saygılı ol ki, oğlun da sana saygılı olsun.
58. Babana riyet edersen, sende oğlundan hürmet ve riayet bekleyebilirsin.
59. Bağışlamak, büyüklüğün şanındandır.
60. Bâtıla yardım eden, Hak’ka zûlmeder.
61. Başa kakmak suretiyle iyiliğini boşa giderme.
62. Başkalarına kulluk etme; Allah seni hür yaratmıştır.
63. Başkalarını çekiştireni, ister Hakk üzere olsun, ister batıl yalanlayınız.
64. Başkalarını ıslah etmek istiyor isen önce kendini ıslah etmelisin. Kendin fasid olduğun halde başkalarını ıslah etmeye kalkışman en büyük ayıplardandır.
65. Başkalarının felaketinden hisse kapanlar, geçmiş musîbetlerden ders alanlar, cidden bahtiyar insanlardır.
66. Başkalarının iyi hareketlerini takdire çalışınız. Derhal dostlarınızın çoğaldığını göreceksiniz.
67. Başkasında gördüğün fena bir huyu hemen nefsinde ara ve ondan kaçın.
68. Beceremeyeceğin bir iş için söz verme.
69. Ben Cehennem’in taksimcisiyim, Kıyamet Günü’nde Cehennem’e bu senin, bu da benim diyeceğim.
70. Ben konuşan Kur’anım.
71. Ben mü’minlerin emîriyim; onların en yoksulunun geçindiği gibi geçinmek zorundayım.
72. Benim 3 türlü Dostum vardır. Benim Dostlarım, Dostlarımın Dostları ve Düşmanlarımın düşmanı.
73. Benim izzet ve ikramım yemin ederim ki atalardan mirastır ve onlar benden önceliklidir.
74. Bencillik kimde olursa, helak olur.
75. Bedenin orucu, irâde ve ihtiyarla azaptan korkup sevâba girmeyi, ecre nâil olmayı dileyerek yemekten kesilmektir. Nefsin orucu, 5 duyuyu öbür suçlardan çekmek, kalbi de bütün şer sebeplerinden ayırmaktır. Kalbin orucu, dil orucundan; dilin orucu, karnın orucundan hayırlıdır.
76. Bırak bu içindeki ikililiği atıl ateşe, sönmeye yüz tutsa da onu alevlendir.
77. Bildiği halde susmak, bilmediği halde konuşmak kadar çirkindir.
78. Bilge insan çalışmasına, bilgisiz de boş hayallerine güvenir.
79. Bilgi gibi hazine olamaz.
80. Bilgi, tükenmeyen bir hazinedir; akıl eskimeyen, yıpranmayan bir elbisedir.
81. Bilgin bir söz ehli olamıyorsan, hiç olmazsa dikkatli bir dinleyici ol.
82. Bilgin kişinin rütbesi rütbelerin en üstünüdür.
83. Bilgin ölü olsa bile diridir. Cahil ise diri olsa bile ölüdür.
84. Bilgin ölse de yaşar; cahil ise yaşarken de ölüdür.
85. Bilginlerin toplantısı mutluluk getirir.
86. Bilgisiz, bilmediğini sormaktan utanmasın. Alim, içinden çıkamayacağı bir meselede en iyisini Allah’u Teâlâ bilir’ demekten sakınmasın.
87. Bilgisiz kişiyi bir işte, bir düşüncede ya pek ileri gitmiş görürsün, ya da pek geri kalmış.
88. Bilgiyi ehli olmayana veren, o bilgiye zulmetmiştir.
89. Bilgiyle dirilen ölmez.
90. Bilmediğiniz sözü söylemeyin, çünkü gerçeğin çoğu, inkâr ettiğiniz şeylerdir.
91. Bilmediğin şey hakkında konuşmayı ve üzerine düşmediği halde söz söylemeyi terk et.
92. Bilmiyorum demeyi bırakan kişi, öleceği yerden yaralanır, gider.
93. Bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma.
94. Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir.
95. Bin kapıdan, yüz bin kaleden içeri girebilirsin de küçücük bir gönülden içeri giremezsin.
96. Babanın, çocuğu için bıraktığı en iyi miras onu güzel edeble yetiştirmesidir.
97. Bir devletin başı, sahip olduğu iktidardan; bilgin, ilimden; iyilik sever, yaptığı iyiliklerden; ihtiyar da yaşından ötürü saygı görür.
98. Bir devletin çökmesi şu dört sebebe bakar: Esas prensiplerinden ayrılma, ikinci planda olan şeylere önem verme, aşağılık kimselerin ön safa geçmesi ve erdemli kişilerin arka plana atılması.
99. Bir gerceği savunurken, ona önce kendimiz inanmalıyız sonrada başkalarını inandirmaya çalışmalıyız.
100. Bir hikmet ve hakikatı bulmak, müminler için büyük bir ganimettir.
101. Bir insana başkaları yanında verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir.
102. Bir insanda güzel bir huy varsa o huya benzer başka huylarını da bekleyin.
103. Bir işi yapmadan önce tedbir almak, insanı pişmanlıktan kurtarır.
104. Bir sanat eserini yıkmak, cinayetlerin en büyüğüdür.
105. Bir hakikatı müdafaa ederken, ona evvelâ kendimiz inanmalıyız. Sonra da, başkalarını inandırmaya çalışmalıyız.
106. Bir hata işlediğiniz vakit, onu itiraftan çekinmeyiniz. Eğer böyle yaparsanız, o hatayı görmüş olanların, aleyhinize verecekleri hükmün önüne geçersiniz.
107. Birisini övmede aşırı gitmeyin ve abartmayın.
108. Bir kişiyi lâyığından fazla övmek riyâdır, dalkavukluktur; lâyığından az övmek ise ya dilsizlikten ileri gelir, ya hasedden.
109. Biri sana sırtını çevirirse üzülme, böylece dostunla düşmanını ayırt etmiş olursun.
110. Birinin aleyhinde söylenen sözü dinleyen, o sözü söyleyen gibidir.
111. Birbirine aykırı olarak çağrılan iki yoldan biri mutlaka yanlıştır.
112. Birisinin suçunu bağışladıktan sonra pişman olma, Cezalandırdığın zamanda sevinme.
113. Borçların çokluğu, doğru adamı yalancı, şerefli adamı da yemininden dönek yapar.
114. Boş vakitlerini okumakla değerlendiren kimse, fikir rahatlığını kaybetmez.
115. Bütün insanlar Allahın kuludur. Lakin hiç bir kimse, diğer bir kimsenen kulu değildir.
116. Bütün varımızı sunarız sadece, ekmek ve sirke olsa da.
117. Büyük günahların kefareti, zulme düşünlere yardım etmek, acze düşünleri ferahlandırmaktır.
118. Büyüklere karşı saygılı olun ki çocuklar da size karşı saygılı olsunlar.
119. Cahil dosttan ziyade akıllı düşmanına güven.
120. Cahil ile sakın Latife (şaka) etme. Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.
121. Cahil, ne kendi eksiğini görür, ne de öğütlere kulak asar.
122. Cahilden uzak kalmak, akıllıya yaklaşmakla eşittir.
123. Cahiller çoğalınca bilginler garip olurlar.
124. Can gözü kör olunca, gözle görüşün bir yararı yoktur.
125. Cehaleti ilimle geri çevirin.
126. Cehalet ve gaflet alimin kalbinde olmaz. Fakat alimler, zengin cahillerin karşısında, ancak ilim sayesinde yükselirler.
127. Cenabı Hak, Kibir edenleri bayağı ve aşağılık kılar.
128. Cimri zengin, cömert yoksuldan daha yoksuldur.
129. Cimri, her zaman aşağılıktır, kıskanç olan her zaman işkencededir.
130. Cimrinin dostu bulunmaz.